Kemal Özer

Kemal Özer

ŞİİR ÇEVİRİSİ ÜSTÜNE SAYIM SUYUM


Şiir çevirisine emek harcamak 1976’ya değin hiç aklımdan geçmemişti. O yıl ilk kez yurt dışına çıkıp Bulgaristan’a gittim. Gençlik yıllarından beri okuru olduğum, gurbetteki yaşamını uzaktan izlediğim Fahri Erdinç’le bu gezide buluştuk. Sonraki yıllarda da benim gezilerim sürdükçe yeni buluşmalarla bir araya geldik. Buluşmalar dışında yazışmaya da başladık.

Fahri Erdinç, kendi yazdıklarının yanı sıra çeviri yapmayı iş edinmişti. Türkçeden Bulgarcaya, Bulgarcadan Türkçeye çeviriler yapıyordu. Çevirdikleri arasında şiir önemli bir yer tutuyordu. Bulgar ozanlarından Türkçeye çevirdiği şiirler vardı elinde. Ama kendisi uzun süredir yurt dışında yaşadığından Türkçedeki gelişmeleri izlemek konusunda kimi kaygılar taşıyordu. Bizim ilk buluşmamızdan sonra, bu şiir çevirilerini bir de benim gözden geçirmemi, söyleyiş bakımandan katkıda bulunmamı istedi.

İlk olarak Lubomir Levçev’ten hazırladığı Haydut Otu adlı kitabı, Türkiye’de yayınlanmadan önce gözden geçirip birtakım önerilerde bulundum. Başlangıçta bunu bir çeviri işbirliği olarak görmüyordum. Erdinç ise bunu bir ortak çalışma saydı ve yayınlanan kitapta benim adımın da kendi adının yanına eklenmesine karar verdi.

Böylece adım ilk kez bir çeviri şiir kitabında çevirmen olarak yer almış oldu. Levçev’in Haydut Otu kitabını, başka Bulgar ozanlardan çeviriler izledi. Georgi Cagarov’tan Benimdir Bu Dünya, Lıçezar Elenkov’tan Granit Destanı, yine Levçev’ten Kurşun Asker gibi. 1980-86 arasında bu tür çeviriler kitap dışında kimi dergilerde yayınlanmak üzere de sürdü. Saydığım ozanların dışında başka Bulgar ozanları eklendi bu listeye.

Fahri Erdinç’le yaptığımız bu çalışmalar bana başka ozanları daha yakından tanıma ve değişik şiir serüvenlerini öğrenme olanağı sağladı. Kendi şiirimi bir anlamda sınama ve geliştirme fırsatı oldu. Böyle düşünmeye başlayınca, üstelik özellikle sosyalist ülkelerde uygulanan işbirliğine dayalı şiir çevirisinin aldığı başarılı sonuçlara tanık olunca, şiir çevirisine emek harcamayı önemsedim. Bunda 80 sonrası, toplumcu şiire karşı ülkemizde başlatılan saldırının da önemli rolü var elbet. Bilindiği gibi, Batı’da böyle şiir yazılmıyor türünden savlar nerdeyse koro halinde dile getiriliyordu. Batı şiiri örnek gösterilirken nasıl tek yönlü davranıldığı bence çok açıktı. Ama bunu çeviri alanında yapılacak çalışmalarla da göstermek gerekiyordu. Böylesi çalışmaların bir ucundan tutabileceğimi düşünmeye başladım.

Ayın Öteki Yüzü başlığı altında, Batı şiirinin görülmek ve gösterilmek istenmeyen yüzünden çeviriler yapılır, çevrilen ozanlar etkinliklerle tanıtılırsa bir işlevi olabilirdi. Bulgar şiiri dışında ilk olarak Macar şiiri gündeme geldi böylece. Macar türkoloğu Edit Tasnadi ile tanışmamın önemli bir rolü oldu bunda. Konuşma ve yazışmalar, onun Türkçeyi başka türkologlardan çok daha iyi kullandığını gösteriyordu. O yüzden rahatlıkla çeviri önerisinde bulunabilirdim. Öyle oldu, ilk olarak Attila Jozsef’i çevirmeye başladık. Bu çalışmaları sürdürmek ve geliştirmek üzere 3 kez Macaristan’a gittim. Attila Jozsef’ten Temiz Yürekle kitabını, Miklos Radnoti’den Köpüklenen Gök kitabı izledi. Son günlerde buna Macar kadın ozanlardan yaptığımız Yüzünün Arkasında Mayıs adlı seçki eklendi. Henüz bitiremediğimiz Çağdaş Macar Şiiri adlı seçki için başka ozanlar da bu çalışmalar içinde yer aldı.

Bulgarca ve Macarcanın dışında Erem Melike Roman’la Romenceden çeviriler araya girdi sonra. Ama en büyük açılım, eşimin (Gülşah Özer) işbirliğiyle İngilizceden (ayrıca Bulgarcadan da) yaptığımız çevirilerle gündeme geldi. Çeviri şiir kitaplarının sayısı gelip 14’e dayandı. (Önümüzdeki günlerde Erik Stinus’tan Kışın Bir Ağacın Binde Biri yayınlanınca 15’e ulaşacak.) Dergilerde kalanları da sayarsak epeyce uzun bir liste ortaya çıkıyor şu an. Günün birinde bunların ayrıntılı bir dökümü yapılabilirse bu çalışmalara verdiğim emeğin ne bıraktığı görülebilir.

Kendi adıma, şiir çevirisi çalışmalarımdan hoşnutum. Ayın Öteki Yüzü’nü aralamaya hizmet ettiğimi düşünüyorum. Yeri gelmişken iki büyük yenilgiden söz etmem de gerekecek. Biri Brecht, öteki Neruda’nın Canto Generale kitabı. Bunların çevrilmesinde emeğimin bulunmasını çok istemiştim. Uygun bir çeviri ortağı bulamadığım için yapamadım. (Yapsaydım önemli bir sonuç alacağımı düşünmekten hâlâ kendimi alamıyorum). Çeviride işbirliği konusunda olumlu düşünmeme karşın, böyle bir olumsuzluğu da sineye çekmek gerekiyor demek ki!

Hiç yorum yok: