Gültekin Emre

Gültekin Emre

“HÂRİKULÂDELİKLER AVI”

2008 Frankfurt Kitap Fuarı’nın bizim açımızdan nasıl geçeceğini çok merak ediyorum. Bir yıl sonra gerçekleşecek olan Fuar için şimdiye dek yapılan toplantıların bende yarattığı hayal kırıklığında haklı olup olmadığımı görmek gibi bir isteğim yok. Yıllardır Almanya’da yaşadıkları halde hiç adını duymadığım yazarlarla (!), gazetecilerle (!) yapılan çerçeve çizme, ya da eylem toplantılarından çıkacak sonucun pek parlak olmayacağı kanısını üstümden atamıyorum nedense.
Daha koskoca bir yıl var, değil mi? Hiç de öyle değil. Bu bir yıl hızla geçip gider.Geri sayım çoktan başladı bile: Biz “ana ülke” olarak, bunca yıl kendimizi Frankfurt’ta gösterelim diye yırtınıp durduk; işte istediğimiz oldu. Bakalım kalıcı neler yapacağız önümüzdeki yıl? Türkiye, Frankfurt’a nasıl bir çıkarma yapacak, hangi yeniliklerle gelinecek Avrupa’ya? Benim merak ettiğim bu.
Yıllarca Frankfurt Kitap Fuarı’na katıldım. Onca ülkenin onca yazarını, yayınevini, kitabını gördüm, tanıdım. Hep hayıflandım bizim Frankfurt’ta yer almamamıza. Kültür Bakanlığı veYayıncılar Birliği’nin çalışmalarıyla kimi yayınevlerinin kitapları Türk Pavyonunda sergilendi durdu. Bu bize ne sağladı? Sanıyorum hiçbir şey. Yıllarca boşuna onca para harcandı ve sağcı yayınevlerine büyük destekler verildi böylece. Türkiye’ye ve Türk yazarlarına dünya yayıncılığı sıcak kucak açtı mı bu pavyonla? Açmadı. Siyasal girişimler sonucu, bir de Yaşar Kemal’in, Orhan Pamuk’un aldıkları Barış Ödülü etkisiyle Frankfurt’a “ana ülke” olarak davet edildiğimizi sanıyorum. Yazarların hafifsenmeyecek etkilerinin olduğunu Kültür Bakanlığımız kabul etsin artık.
Son yıllarda ülkemizdeki yayıncılıkta şahlanışlar gözleniyor. Kitap kapağından sayfa düzenine tüm kitaplarda artık ciddi emekler harcanıyor, kitapların albenisi giderek artıyor. Her şey profesyonelce ele alınıyor, kotarılıyor. Kitap baskısındaki özenin yanında, kendinden önemle söz ettiren şairlerimiz, yazarlarımız da Batı’nın kapısından girmeli artık. Hasan Ali Topbaş’ı “Doğu’nun Kafkası” olarak değerlendiren Avrupa’ya bizde daha neler var, dememiz gerekiyor. Temcit pilavı gibi hep aynı yazarları sunmanın bir yararı yok bence. Hele kimi kadın yazarlar üstünden çıkarma yapmaya çalışmanın mantığını hiç anlamıyorum.
Frankfurt’a her gidişimde Ahmet Haşim’in Frankfurt Seyahatnâme’sini bir kez daha okurum. Bu bana başka bir coşku verir. Onun ruhunun bu güzel kentte dolaştığına inanıyorum ben. Seyahate “Harikulâdelikler Avı” diyor Ahmet Haşim. O, bu kentte, olağanüstü etkileyici gözlemler avlamış ve seyahatnâmesine geçirmiş.
Kitap da bir avdır aslında. İyi kitabı avlamayabilmek de bir marifettir çünkü! Bir de okuma da “Hârikulâde “ bir olaydır, avdır yani. Öyleyse kitap fuarları avla avcı arasında “hârikulâde” bir etkinliktir.
Günümüzde kitap fuarları olağanüstü yazarlar, çevirmenler, kitaplar, yayınevleri, ülkeler... keşfetmek demektir. Bu benim için de böyledir. Şimdiye dek her fuar dönüşümde çantamdaki yeni kitaplar, yeni keşfettiğim yazarlar beni başka dünyalara alıp götürdü.

İsterdim ki, Ahmet Haşim’in Frankfurt günleri belgelensin ve seyahatnâmesiyle birlikte yayımlansın.
İsterdim ki, Batı’nın büyük yayınevleri, etkili medyası için düzenli bir bülten çıkarılsın ve yapılmakta olan hazırlıklarla, çevrilen yazarlarla, kitaplarla ilgili çok önceden bilgi verilsin. Bu iş son güne bırakılmasın.
İsterdim ki, sıkı bir çağdaş Türk şiiri antolojisi hazırlansın.
İsterdim ki, iyi bir öykü seçkisi Fuar’da elden ele dolaşsın.
İsterdim ki, Fuar’da günlük bir edebiyat dergisi çıksın Her gün bir sayı ve on gün boyunca, Türk yazının yüz akı şairlerinin, yazarlarının ürünleri olsun. Ayrıca bu dergi İngilizce, Almanca ve Fransızca yayımlansın.
İsterdim ki, Fuar’a Nâzım Hikmet’in tüm şiirlerinin Almanca baskısıyla bir çıkarma yapılsın.
İsterdim ki, geçmişten günümüze yayınevlerimizin yayımladığı kitaplarında oluşan bir kitap kapakları sergisi açılsın.
İsterdim ki, geçmişten günümüze ülkemizin önde gelen ve unutulmayan şiir /edebiyat / sanat dergilerinin bir sergisi açılsın.
İsterdim ki, Fuar’da Nâzım Hikmet’in, Dağlarca’nın, İlhan Berk’in, Orhan Veli’nin, Oktay Rifat’in, Melih Cevdet Anday’ın, Turgut Uyar’ın, Cemal Süreya’nın, Gülten Akın’ın... kitaplarının yer aldığı birer vitrinleri olsun ayrıntılı açıklamalarla birlikte.
İsterdim ki, yazın dünyamız üzerine açıkoturumlar, paneller, konferanslar düzenlensin. Ahmet Haşim’in bir gözlemini aktarıyorum bu dileğimi yazdıktan sonra: “İki kapı olsa birisinin üzerinde ‘Cennet’ diğerinin üzerinde ‘Cennet hakkında konferans’ diye yazılı olsa bütün Almanlar ikinci kapıya saldırır.”
İsterdim ki, 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’nı yüzümüze gözümüze bulaştırmayalım.

İşte büyük bir fırsat ülkemizi, yazın dünyamızı, kültürümüzü, varımızı yoğumuzu en iyi biçimde dünyaya göstermek için.
Kollarımız iyi sıvayalım yeter ki!
Frankfurt Kitap Fuarı, okuyan, düşünen, bilgilenmek isteyen, kitabı seven, merak eden, araştıran, kültüre-sanata... ilgi duyan herkes için.
Ama, bir yandan da en çok bizim için; ayağa kalkmamız, Batı’da bir yerimiz olduğunu kanıtlamamız için...

Gelelim Türkçeden Almancaya çevrilen kitaplara:
Dilimizden kaç sanatsal yapıtın Almancaya çevrildiğinin tarihçesine girmeyeceğim, giremeyeceğim. Ama birkaç yıl içinde hangi yazarlar Alman diline çevrildi bir göz atalım istiyorum:

20005-2007 yılları arasında Türkçeden Almancaya 61 kitap çevrilmiş. 2005 yılında bizden yalnızca 3 kitap Alman okuruyla buluşurken bu sayı 2006’da 13’e ve 2007’de doruğa ulaşıp 45 kitaba yükselmiş.
2005’te Bosch Vakkfı’nın desteğiyle gerçekleştirilmeye başlayan Türkiye Kitaplığı (Türkischer Bibliothek) 20 kitaplık bir çeviri hamlesini gözler önüne sermek için oluşturulmuş ve Zürich’teki Ünıonsverlag tarafından kitaplar bir bir yayımlanmaya başlanmış. Dizinin editörlüğünü Türkolog Erika Glassen ile Jens Peter Laut yapıyor. Dizi roman, öykü, deneme ve şiiri kapsıyor:
Türkiye Kitaplığı’nda Halit Ziya Uşaklıgil’in romanı ünlü romanı Mai ve Siyah’ı Yasak Aşk -Verbotene Liebe- olarak Alman okurla buluşturuldu. Yusuf Atılgan’ın 1959’da yayımlanan Aylak Adam romanı Der Müssiggänge başlığıyla yayımlandı. Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan (1940), Der Dämon in uns başlığıyla çıktı.. Hasan Ali Toptaş’a “Doğu’nun Kafkası” dedirten kitabı Gölgesiler (1995) Die Schattenlosen başlığıyla kitapçı raflarında yerini aldı. Murathan Mungan’ın öykülerinden bir seçme Palast des Ostens, Doğunun Sarayı, başlığıyla yayımlandı. Sonra Ahmet Ümit’in Gece ve Sis’i, Leyla Erbil’in Tuhaf Bir Kadın’ı (1971), Murat Uyurkulak’ın Yangın’ı, Tevfik Turan’ın hazırladığı öykü seçkisi İstanbul’dan Hakkari’ye bu yılın içinde yayımlanacak. A. H. Tanpınar, Adalet Ağaoğlu, Oğuz Atay da var bu kapsamlı listede, Türkiye Kitaplığı içinde.
2007-2007 yılında şu yapıtlar Almancaya çevrilmiş:
Kültür Bakanlığı’nın çevirilerini TEDAY projesi çerçevesinde aşağıdaki kitapların yayımlanmasında büyük katkısı olmuş çevirmenlerin teliflerini ödeyerek.
Sadık Yalnızuçanlar’ın Gezgin’i, Feyza Hepçilingirler’den bir öykü seçkisi, Pınar Kür’ün Bir Deli Ağaç’ı, yine Pınar Kü’ünr, Cinayet Fakültesi, Cemil Kavukçu’nun Başkasının Rüyaları’ndan sonra romanı Gamba’sı, Literaturca Verlag tarafından Almancaya yayımlanmış. Bu yayınevinde Aslı Erdoğan’ın Kırmızı Pelerinli Kent (1998), Die Stadt mit der roten adıyla, Ayla Kutlu’nun romanı Sen de Gitme Triyandafilis’i (1991) Triyandafilis olarak yayımlandı. Feyza Hepçilingirler’in öykülerinden bir seçme Düğün Gecesi, Die Hochzeitsnacht başlığıyla çıktı. Bilge Karasu’nun Göçmüş Kediler Bahçesi (1980), Der Garten entschwundener Katzen olarak okur önüne çıktı. Bunlardan başka Erendüz Atasü’ün öykülerinden bir seçme, Denizin Şarkısı, Das Lies des Meeres, Çetin Öner’in Şu Bizim Çerkesler araştırması (2000), Der letzte Tscherkesse, Demir Özlü’nün öykülerinden bir seçki Bir Aşkın Başlangıcı, Der Beginn einer Liebe, A. H. Tanpınar’ın Yaz Yağmuru (1955), Sommerregen, Bilge Karasu’nun romanı Gece (1991), Die Nacht, Tomris Uyar’ın öykülerinden bir seçki Düş Satıcısı, Traumverkäufer, Murat Gülsoy’un Bu Kitabı Çalın kitabı Stehlen Sie dieses Buch... da Literaturca’dan Alman okura ulaşan kitaplar.
Necati Tosuner’den bir öykü seçkisini Yüksel Pazarkaya hazırlayıp çevirmiş. Habib Bektaş’ın romanı Cennetin Arka Bahçesi,Gülten Akın’ın seçme şiirleri,Yüksel Pazarkaya hazırlayıp çevirmiş. Yine Yüksel Pazarkaya Haldun Taner’in öykülerinden bir seçme yapmış ve eşi İnci Pazarkaya ile birlikte Almancaya çevirmiş. Bu kitapları da Sardes Verlag yayımlamış.
Ahmet Arif, dillerden düşmeyen şiirlerinin yer aldığı Hasretinden Pırangalar Eskittim’le, Nalan Barbarosoğlu’nun öyküleri Gümüş Gece’yi J&L Verlag yayımlamış.
Ahmet Ümit’in polisiye romanı Şeytan Ayrıntıda Gizlidir, Verlag aud dem Ruffel’den çıkmış.

Orhan Pamuk’un Kar romanının çevirisi de geçtiğimiz günlerde kitapçı vitrinlerinde yerini aldı ve böylece tüm yapıtları, bildiğim kadarıyla Cevdet Bey ve Oğulları dışında, hepsi Almancaya çevrildi:
Beyaz Kale Die Weisse Festung, İnsel Verlag, 1990,
Orhan Pamuk’un Hanser Verlag tarafından öteki kitapları da şöyle:
Kara Kitap, Das Schwartze Buch, 1995,
Yeni Hyat, Das neue Leben,, 1998,
Benim Adım Kırmızı, Rot ist mein Name, 2001
Pencereden Bakmak, Der Blick aus meinem Fenster, 2006,
Kar, Schnee, 2007.

Nedim Gürsel’in romanları Fatih, Resimli Dünya’dan başka İlk Kadın’da yer alan öyküleri de Almancaya kazandırıldı.
Yaşar Kemal’in ve Ferit Edgü’nün yapıtlarını Ünionsverlag Alman okuruyla buluşturdu.

Türkçeden Almancaya, sistemli olmasa da, sürekli bir şeyler çevrilmiş. Roman ağırlıklı olmak üzere öykü seçkileri de yer almış bu çeviride. Ne yazık ki şiir çevirisi yok denecek kadar az. Bir Gülten Akın’dan bir seçme ve bir de Ahmet Arif’in tek şiir kitabı Almancaya kazandırılmış.
2008 Franfurt Kitap Fuar’ında ana ülke Türkiye olacak. Bu yılkı ana ülke Katalonya’dan “ana ülke bayrağı”nı Elif Şafak alldı ve gelecek yıla kadar bayrak Türkiye’de kalacak.
Bakalım gelecek yıl hangi çeviri hamleleriyle karşılaşacağız bu “harikulâdelikler avı”nda.

Hiç yorum yok: