Şeref Birsel

Şeref Bilsel

İRLANDALI TÜRK ŞAİRİ: JAMES CLARENCE MANGAN

“İrlanda’nın başkenti Dublin ile İstanbul arasındaki mesafe, takriben 4000 kilometredir. İrlanda Türkiye’de çok az benzer. Kalem gibi ince minareleriyle göğe yazı yazarmış gibi görünen camileri yoktur. Sokaklarda leblebi veya köfte satıcısı bulunmaz.Onun yerine, kızarmış patates satılır. Buranın içkisi rakı değil,viskidir. Bir kelimeyle, İrlanda’da asla bir Türkiye havası yoktur. İki ülke arasında büyük bir benzerlik yoktur. Ama Dublin’in büyük meydanlarından birine giderseniz, İrlanda ile eski Türkiye arasında bir bağ olduğunu derhal görebilirsiniz. Dublin’in Saint Stephen meydanında bir heykel vardır: Çok meşhur bir İrlandalı şair olan James Clarence Mangan’ın heykeli. Onun şiir tekniği her İrlanda okulunda öğretilir. Genç, ihtiyar herkes Mangan’ın şiirdeki ustalığını biraz bilir. İngiltere ve İrlanda’da yayımlanan her şiir antolojisinde mutlaka onun birkaç şiirine raslarsınız.”
(Peter Hird, Tarih Mecmuası, 1 Eylül 1968)

Eski dergileri karıştırmayı severim. Daha çok edebiyat ve tarih dergilerini…Bir ‘edebiyat tarihi’ bilinci de bu şekilde ele geçirilebilir ancak. Edebiyat ağırlıklı dergilerin bizde yaklaşık 150 yıllık bir geçmişi var. Bir buçuk asırdır edebiyatımızın üzerinde durduğu meselelerde büyük bir değişim olmadığını eski dergileri karıştıranlar yakından görüyordur. Fakat ‘tarih’ öyle değil; üzerinden kırk yıl geçmeden bir hadisenin tarih müfredatı içinde yer alması bile kabul görmüyor; olayların nedenleri kadar sonuçları ve gelecek zamanlara tesirleri de önemseniyor elbet. Edebiyat ve Tarih bilimleri karşılıklı olarak birbirine yardımcı olmayı sürdürmüştür. Size birazdan bahsedeceğim İrlandalı Şair James C. Mangan’a bir tarih dergisinde rastladım.[1] Şevket Rado’nun “Tarih Mecmuası”nda.
Derginin Eylül 1968 tarihli sayısında Peter Hird imzalı İrlandalı bir yazarın mektubu eşliğinde bir de makalesi yer alıyor. Peter Hird, bu makalesinde, Türklere âşık İrlandalı Bir şair hakkında çok çarpıcı bilgiler veriyor. Bu tarihe kadar Türk edebiyatı çevreleri tarafından kimsenin haberdar olmadığı şair Clamence J. Mangan’a dair bilgilerdi bunlar. Peter Hird, yazısına İrlanda ile Türkiye’yi karşılaştıran- yazının girişine aldığımız- bir bölümle başlıyor. Mangan, Türkiye’yi hiç görmemiş olmasına rağmen Türk gibi düşünerek Türkiye’ye dairler şiirler yazmıştır. Din, dil, tarih, iklim bakımından hiçbir benzerliği olmayan İrlanda’da doğmuş ve hayatı boyunca bu ülkeden dışarı adım atmamış birisi nasıl olur da Türk şiirinin kalıplarına ve yerel duyarlığına uygun şiirler yazabilirdi? “En meşhur İngiliz Şiir Antolojisi” adlı eserde yer alan birkaç Türk şiirinin şairi Mangan’dır. Çok sayıda şiiri bulunan Mangan’ın en güzel şiirlerinin Türk temi üzerine yazdıkları söylenir. Peter Hird, yazısını şöyle sürdürür: “Şüphe yok ki, Mangan’ın kendisini bir Türk yerine koyarak yazdığı eserler İngiliz okuyucusunu şaşırtır. Çünkü bu şiirlerinde Mangan, İrlandalı vatandaşlarına değil, fakat Türk dostlarına hitap etmektedir. Bu bakımdan da okuyucusunu Türk tarihini biliyor kabul etmiş, Türkiye tarihine ait çeşitli telmihler yapmıştır.” Evet bu telmihler, Türk tarihini yeteri derecede bilmeyen İrlandalı okurlar tarafından anlaşılmaz.” Kan, kemik ve boğazlanmış erkekler/ Murad-ı Ekber” diya başlayan “Karamanlan Exile” ( Karamanlı Sürgün) adlı şiirinde, kendisini, babaocağından koparılıp Erzurum’a savaşmaya gönderilmiş bir delikanlının yerine koyar.

“Seni daima rüyalarımda görürüm,
Karaman!
Senin yüzlerce tepeni, binlerce dereni…
Karaman, Karaman!...”
Peter Hird, Mangan’ın Türkiye’ye gitmiş olabileceği üzerine kafa yorar. Bunun içinde bulunulan koşullar dikkate alındığında mümkün olmadığını söyler; fakat “Üç Kalender” şiirini okuyunca insanın onun Türkiye’ye gittiğine inanasının geldiğini de belirtir. Söz konusu şiirde “Lâ ilâhe, illalah!”, Boğaziçi, Emrah, Osman, şarap, gül” gibi bu topraklara ait sesler ve motifler ustalıkla işlenmiştir. Mangan âdeta kendini bir Türk’ün yerine koyarak bu şiiri kaleme almıştır.

“Lâ ilâhe, illallah!
Kuşlar gibi neşeli uçtuk
Biz: Emrâh, Osman, Perizâd;
Güldük, şakalaştık ve seyrettik.
Şarap, güller, neş’e, türkü söyledik.
Bütün şöhretlerden vazgeçtik.
Altın ve mücevhere değer vermedik hiç.
Lâ ilâhe, illallah!
Boğaziçi, Boğaziçi
Bize engel olmadı
Her gün neş’e içinde
Yeşil Boğaziçi’ni
Bir yelkenliyle geçtik”

Bu dizelerde hem Osmanlı şiirinin edası var hem de bir taraftan; “Bütün şöhretlerden vazgeçtik/ Altın ve mücevhere değer vermedik hiç” mısralarından ve “uçtuk” fiilinden hareketle tasavvufi bir hâl, cezbe var! Buradaki motifler birer kolaj, yapıştırma gibi durmuyor; içeriden hissedilerek yazılmış sanki. Mangan, 1 Mayıs 1803’te Dublin’de doğdu. 20 Haziran 1849’da aynı kentte yaşama veda etti. Kırk altı yıllık bir ömür sürdü. Ünlü “Oxford Antologie İnglish Verse” Mangan’ı İrlandalı şairler arasında değil; Türk şairleri başlığı altında gösterir. Babasına parasal açıdan yük olmamak için öğrenimini yarıda kestiği ve bir kütüphanede çalışmaya başladığını söylüyor kaynaklar. Acaba bu kütüphane’de Osmanlı’ya dair kimi tarihi ve folklorik bilgileri barındıran kitaplar mı okumuştur? Bilemiyoruz. Araştırmacılar Mangan’ın Türkiye’ye ve Türkçe’ye neden ilgi duyduğunun bir “sır” olduğu konusunda birleşiyor. Yaşadığı dönemde daktilo olmadığı için elle yapılan çoğaltma işlerinde çalıştığı ve özellikle adli metinlerin kopyalarını çıkarttığı üzerinde de değişik görüşler var kaynaklarda. Bu görüşlerden biri: “Bir yakınına Türkçe ve Türk şiiriyle Almanca bir tercüme sayesinde tanıştığını anlatmış” olmasıdır. Türk şiiri üzerine çalışmanın zorluğunu anlattığı”Unuversity Magazin”deki bir yazısında şöyle diyor:”Türk edebiyatını anlamak çok zor. Türkçe gramer okumakla, küçük izahları dinlemekle olacak iş değil bu. O bilgiyle Osmanlıcayı yazıp okuyamazsınız. İşi ciddi tutmak, uzun bir süre için kendi memleketinizi unutmanız gerekiyor. Adeta yeminli bir Müslüman gibi olmalısınız. Osmanlı’yı, Türk şiirini anlamak ancak böyle mümkün.” Son cümlesi ise oldukça sert ve dikkat çekicidir: “Yani Avrupalılığın bütün eskimiş paçavralarından kurtulmak, onları rüzgâra savurmak gerek.” Mangan’ın, arkasında, bir divan oluşturacak kadar Türkçe eser bıraktığı söyleniyor. Bugüne dek Mangan hakkında birkaç[1] yazı dışında Türkçe’de bir şey yayımlanmadı. Bu yazılardan birini “Ayine-i İskender” köşesinde 21 Ekim 1999 tarihinde İskender Pala yayımladı. Bir diğer yazı ise” Dublin’de Aruz Vezni” başlığı altında Avni Özgürel imzasını taşıyordu. Özgürel yazının bir yerinde şöyle demektedir: “Döneminde bedava gezi tantanalı ağırlamadan yararlanmak, Osmanlı sarayından bahşiş koparmak için eser üreten tipte sanatçılardan biri değil Mangan. İskender Pala ise, Mangan’ın “İrlanda’nın Edgar Allen Poe”su olduğunu söyler.
Mangan ölmeden önce yazdığı son şiirlerinden birinde şöyle demektedir:

“Şimdi kervan yola çıkıyor…meçhul bir ülkeye doğru.
Çanları hareket işaretini vermeye başladı bile…

Sevin ruhum… zavallı kuşum, kurtuldun nihayet.
Nihayet kafesin çöküyor…Demirleri dağılacak yakında.

Elvedâ gaileli dünya, günahlarla haşir neşir olan dünya…
Ruhum Allah’ın sakin yurdunda dinlenecek artık…”

“kuş-kafes” ilişkisiyle “ten ile can” ortaya konuyor. Bu benzetmeler Doğu şiirine dolayısıyla Osmanlı şiirine ait. Kervan’ın “meçhul bir ülkeye doğru” yola çıkması…Sanki Mangan’ın ölümünden kırk yıl sonra dünyaya gelen Yahya Kemal’e ait. Yahya Kemal’in ‘Sessiz Gemi’si şu beyitle açılıyordu:

“Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan”

“Oxford Book of English Verse” kitabındaki 900 şiir arasında tek bir gazel vardır; o gazelin altında ‘Mangan’ imzası vardır.”Dünya” adlı bu 16 mısralık gazel insanın nereden gelip nereye gittiği sorusu üzerine kurulmuştur. Peter Hird, “Aynı kelimenin bir mısra atlayarak mısra sonlarında tekerrür etmesi, İngiliz şiir diline çok aykırıdır. Aslında bu şekilde yazılmış bir tek şiir biliyorum: Mangan’ın gazeli.” diyecektir. Evet, Mangan Türk gazel formunu ustalıkla şiirlerinde kullanmıştır. Mangan, aynı zamanda İrlanda milli marşının da yazarıdır. Mangan öldüğü zaman yastığının altında bir kitap bulundu. Bu kitap bir Türk şairinin Almanca tercümesiydi. Şiirde kimi duyguların ‘baskın’ oluşu halklara ve halkların yaşadığı coğrafyanın sosyo-kültürel dokusuna göre değişim gösterir. Bazı kavramlar, motifler bizim şiirimizde önemli bir yer tutarken başka bir milletin şiir serüveninde yüzeysel bir şekilde ortaya çıkabilir. Bir şairin gitmediği, yaşamadığı bir coğrafyaya dair şiir yazması anlaşılır bir şeydir. Edebiyat tarihimizde bunun çok ve başarılı örnekleri mevcuttur; fakat bir toplumun değerlerine ‘iltica’ ederek o değerler içinden ortaya başarılı şiirler koymak oldukça güçtür. Bu güçlüğü, 4000 kilometre uzaklıktan, bundan 160 yıl önce aşabilmiş bir örnek olarak duruyor karşımızda Mangan. Hiçbir ülke edebiyatında buna benzer bir örnek gösteremeyiz. Mangan, sıradan bir empatiyle sadece kendisini ‘Türk’ yerine koymamıştır; ‘Türkçe’yi de dilinin yerine koymuştur.Bu ülkede ömrünü edebiyata vakfetmişler arasında, bir avuç insan dışında Mangan’ın ismini duyan yok. Bu da mes’elenin başka bir yönü!

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Kalemine sağlık Şeref Birsel. İyi bir arkeoloji olmasının ötesinde iyi de bir değerlendirme olmuş. Tarih ve edebiyat çalımalarında başarılar. Pek tabii ki şiir çalışmaların için de aynı temennilerle Mustafa Karaosmanoğlu